28 Ocak 2010 Perşembe
Kahrol 14 Şubat!
Tamam ya vazgeçtim yine, uğraşamıcam.Tükendim valla düşünürken.Bir 14 şubat daha yalnız geçecek anlaşıldı, şarap marap içmem tek başıma oturup alır salepimi içerim mis gibi.Kar o zamana kadar kalmazsa da boza içerim artık.Tamam ya sustum…
27 Ocak 2010 Çarşamba
Hemcinslerime ithafen
(Ciddi saha araştırması yaptım sallamadım rakamı alooo).Ve şimdi biz vakti ile canciğer olduğumuz o hemcinslerimizden bahsederken hangi sevgi sözcüklerini kullanıyoruz peki?Orospu, kaltak, aşifte...Bir erkeğin orospu hakareti mi canınızı çok acıtır yoksa bi kadınki mi?Kadının ki tabiki düşünmeyin a aa. Neden? Çünkü erkeğin sarfettiği orospu kelamının manası; herkeşe veriyo la budur.Lakin kadının kullandığı orospunun meali; herkese veriyo da zevkten veriyo bu, müptelası olmuş yatmanın, bunun ruhu da orospu, bu kafayla bi dikiş tutturamaz zaten hayatta, evde de kalır aha, böyle sallanan sandalyede kedileriyle yaşlanıp yediği bokları düşünürek ölür artıktır.Birbirimize acımıyoruz ve güvenmiyoruz bacılar ben size diyim.Erkeklere karşı olan güvensizliğimizin tek nedeni de bu esasında.Erkeğin yiyeceği boklar sınırlıdır, amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok malum, ama bi boklar yemeyi kafaya koymuş bi kadının yapabileceklerinin sınırı yoktur.O yüzden çoğunlukla birbirimizden tırsıp, erkekleri arada bi harcıyoruz, kapiş?
Ay vermedim koklatmadım köpek olducular yok mu bide aramızda, en nefretlik tipler bunlardır abicim.Geçen cumartesi dışarı çıktım ya, bi çiftle tanıştık, bebe böyle heryeri oynayan tiplerden.Kızda böyle habire dudaklarını ısırıp yalayan, saçlarını doggstyle pozisyonunda görmelisin sen beni der gibi attıran, dayatıp dayatıp sıcak soğuk oynatan bi kız.Kız arkadaşımla beni zararsız yada çirkin buldu ki gelip şerefe akabinde konuşmaya başladı.Laf lafı açtı(allasen barda ayakta herkes dans ederken ne lafı) Kız dedi ki, “bu bebeyle ben internetten tanıştım, 3 günlüğüne geldi 2 haftadır burda ve kendisi doktor”.Vayyyy dedik arkadaşımla.Ee?esi ben buna vermiyorum, bu da böyle köpek oluyo.Ayrıcana da ben bakireyim zaten dedi.Kız 28 yaşında bacılar.Ama o ayaküstü dans performansından zannedersiniz ki Küba keranelerinden doktorasını alıp, memleketine vefa borcunu ödemek için geri dönmüş.Ee aferin dedik ağzımız açık.Aayy siz benden büyüksünüz! Verirsem gider dimi bu dedi?Ben bi kere 3 yaş büyüğüm senden hıh, ayrıca da sakla tabiki elmas madeni gibi kukunu dedim. Arakadaşımda kahkalarla kafasını sallayarak onayladı.Bu ne perhiz bu ne bamya turşusu?Kendini özel ve önemli hissettiren tek şey kukun mu yani?yazık lan!
Elele versek, birbirimize az biraz sahip çıkıp merhamet etsek, bu erkekler de bu kadar can yakmayacak emin olun.Yazacak çok şey var da zaman yok.Şimdilik deyeceklerim budur.
25 Ocak 2010 Pazartesi
Ben Erkeğim!
19 Ocak 2010 Salı
Az mıyım? Neyim?
Velhasıl kelam, 24 yetmiyo 36 saat olmalı dedirten sebebim budur.Şu yazıyı bile iki arada bi derede yazıyorum.Şimdi bu yazı bitiyo ya , ki saatte 01.32, ben daha oturup bezlerden boncuk yapıcam.Off ya biri beni klonlasın ya!
8 Ocak 2010 Cuma
Cüzzam makamı
- Olur mu öyle şey! söyle, var ki üzülüyosun bu kadar
- Önemli değil en azından senin için değil
- Anlatır mısın lütfen !
- Bunu sormak için zaten çok geç. 2 gün evveldi, anlatmaya çalıştım sana ama sen acelem var kısa cümleler alıyım lütfen diye kezzap döktün boğazıma!
- Ama inan o gün kafam bi milyondu ve kafamı verebilcek durumda değildim hiçbişeye.
- Hiçbişey?
Bu kadar yabancılaştırıldığı için canı yandı kadının, acı bi tebessüm atabildi dudak kıvrımlarını zorlayarak.Adam söylediği cümlenin anlamını o tebessümü görene kadar düşünmemişti.Allahtan bi parça zekiydi ve üzgünüm, özür dilerim diyebildi çekingence.
Tamam her zaman bi parça melankolilk olmuştu, hatta keyif bile alıyodu bundan, ara ara yalnız kalmak istiyorum yahu diyerek inzivaya çekilirdi.Sonra beklerdi bakalım kimler arayacak diye.Garip bi haz alırdı arayanlara, ‘inan çok yoruldum artık, tükendim bildiğin ya! Kafamı toparlamaya ihtiyacım var, insan arasına karışmaya hazır değilim henüz’ demekten.Karıştımı da tam karışırdı yara yara.Karizmatik bi tip olduğu söylenirdi, girdiği ortamda kendini belli eden cinsten.Özellikle rakı sofralarında güzel dururdu , ezine gibi şalgam gibi yakışırdı hani.Merak edilen olurdu hep tanımadığı insanlar tarafından , ağzından çıkacak kelimeleri takip edenleri gördükçe özgüveni gelirdi iyice kendine, o saatten sonra tutamazdınız zaten.Yağ gibi kayardı cümleleri, daldan dala atlar, ironikleştirirdi en acı olayı bile anlatırken.O çok rahat bi kızdır denecek cinstendi, özellikle erkekler bayılırdı muhabbetine, patavatsızlıkla dobralık arasındaki o ince çizgide kaybolurdu çoğunlukla.Göte göt diyenlerdendi.Ortamlarda yeni tanıştığı çiftlerle pek eğlenirdi, hiç yanılmazdı çünkü.Erkek ağzını ayırıp keyifle onu dinlerken, kız orospusun sen bakışı atardı ona.Sonra gözünü dikerdi kız sevgilisine ve hep bir işleri çıkar erkenden kalkarlardı.Önceden çok canı yanardı o bakışlardan yada insanların yorumlarından.Orospu muyum yani ben? diye savunmaya geçerdi sonra.Ben sonuçta cilveleşmiyorum kardeşim, karılar bu kadar güvensizse kendilerine ben napiim yani hallam.Akıllı bi karı olsa o da katılır muhabbete, kırım kırım oturup kaşını gözünü devirene kadar 2 kelam eder dimi yani.Bana dua edeceklerine kısa bi hayat bilgisi dersi verdim diye bide bozulup gidiyolar.Valla hiç umrum diil diye omzunu silkip fondip yapardı .Heriflere kızıyorum ben esasında, benim gibilere bayılırlar ama sevgili muhabbetine geldi mi, oo kızım sen çok felaketsin ha senle uğraşılmaz derler. Böyle karıların da elinden tutup gezdiriler diyerek kendini ele verirdi saftirik.Keyif alınacak kızlar grubundandı işte bildiğiniz, ama öyle daimi bi keyif falan değil, ara ara görüşülecek tipten.
Bir iki kız arkadaşı vardı onlarlayken gerçekten mutluydu, dışarı çıkmadıkları zamanlarda ama! Dışarda kadınlar babasının kızı bile olsan acımaz valla, gözünü hırs bürür kadın kısmının, tipi bile olmasa iş atar senin beğendiğin adama.Aaa şekerim gördün işte ben bişiy mi yaptım ki, geldi işte bikbik konuştu.Aman zaten gerzek bişiy konuşmasından anladım diye hedef şaşırtmaca yaparlar bide .Bunu tüm kadınlar yapar valla da billa da, bu yüzden suçlamazdı hiç bi hatunu, bilirdi altında yatan nedenleri, mümkün olduğunca dışarı çıkmazdı kızlarla.O yüzden onlarla ev muhabbetine bayılırdı.Onlar da göte göt diyen cinstendi. Güzel masa kurarlardı Allah için, iyi de içerlerdi.Bazen sulu kuru karışırdı, işte o zaman bolca malzeme çıkardı en ayık olana.Ay hadi dejenere olalım biraz diyip Demet Akalın, Gülşen , Bengü tarzı Allah ne verdiyse tüm gaza getiren kadın şarkılarını can hiraş söyleseler de gecenin kapanışı sızmadan az evvel cüzzam makamı şarkılarla olurdu hep.Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına da , titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime de sesler tizleşir en çok içenden bir damla gözyaşı süzülürdü.İşte o zaman o ağzıbozuk rahat kızlar,çocuklaşıp masumlaşırlardı.
Ama artık yoktu hiçbiri.Evlendi birisi, hemde cici kız taktiğiyle.Başlarda aynı rutinde görüşmeye çalışsalar da evlenen kız sıkılmaya başladı aralarında.Yine aynı masalar kuruldu fakat evlenen kız daha az katılır oldu, ne zaman ki masadaki küllükleri piskopatça temizlemeye başladı işte o zaman anlaşıldı artık bitmeliydi bu ilişki.Biri gitti kalan sağlar bizimdir denilse de buruklaştı grup.Bilmiyorum belki de herkes kendinden bir şey gördü o kızda, samimiyet çatırdamaya başladı o andan itibaren.Cüzzam makamı şarkılara geçildiğinde birbirlerinin gözlerine bakmak yerine halının desenleri incelenir oldu.Ve sonra birisi daha ayrıldı gruptan.Yetimhaneden evlatlık verilen çocuklar gibi dönüp baktı bu da.Darısı sizin başınıza ben kurtuldum bakışı işte.Kaldılar mı 2 kişi!Diğeri de dönüştü, ama öyle böyle bişeye değil yani.Saç rengi, takıldığı mekanlar, kurduğu cümleler, gülüşü, izlediği filmler, dinlediği müzikler, içine fok kaçmış gibi konuşmayı öğrenmişti bide…Bilkent’e Bilkanntt dediğinde anladı ki dönüşüm acayip bişiydi. Hep meşgul oldu ondan sonra zaten bayan fog.Uzun uzun içilen, oluuum bir ülke bu masalar sayesinde özgürlüğüne kavuşmuş lan boru diil yani , besmele çekip oturulur bu masaya diye başlanan muhabbetler , yerini starbucksta acele acele içilen chai tea lattelere bıraktı .Ve sonra malum son işte, görüşemez oldular yoğunluktan.
40 tasla suyla falan yıkansa da iflah olmazdı artık.Asılı kalmış gibiydi ortamlarda, aidiyet duygusu gelişmemişti ezelden beri , ama işte şimdi dokunmaya başlamıştı.Eskiden ‘ya ben hiçbiyere ait değilim, isyanım hayata’ diyalogları çok kuul gelse de şimdi koyuyodu artık kalbinin orta yerine kazma sapı gibi. Gerçekti çünkü !
Adamın sorusuna cevap vermek için önce bi hazırlandı.Biz 4 kişiydik, bedirhan, nazlıcan, bayırhan ve ben suphi, 4 yaralı yürek diye bi cümle toparladı kafasında sonra vazgeçti.Amann ben çok abarttım farkındayım, reglim yaklaştı ondan biraz duygusala bağladım.Bide o gün cüzzam makamı bi şarkı dinledim,rakı içiyodum bide öyle hislendim demekki dedi derme çatma tebessümüyle.
6 Ocak 2010 Çarşamba
Dolana ayy dolana
Özlenen geleneksel anne kahvaltısı da su koyvermişti bugün, nerdeydi o güzelim közlenmiş yeşil biberler, z.yağlı domates dilimleri, kekiklenip,limonlanarak z.yağla taçlanmış kara elmas zeytinler, hani nerdeydi mis gibi kokan ve evi müjdeleyen taze ekmek kokusu?Yoktu hiçbiri, bir kase müsli vardı masada,öylece arsızca ortalanmıştı bir de.Allahtan hastaydım vede hastayken oldukça uysal ve ağırbaşlıydım,sesimi çıkarmadan sildim süpürdüm kaseyi.Bir ara gözlerimi kapadım, kaçamak hayallere daldım zeytinle,domatesle, ama sonra utandım ağzımdaki tattan,gözümün içine içine bakan müslinin tanelerinden.Toparlanıp revir haline getirdim odamı, pansuman ve ilaç saatiydi.Bu arada sadece sinüzit değildi derdim,parmağımda haftalardır geçmeyen bir de dolama vardı.Bikaç hafta önce çıktı adı batasıca, kime göstersem herkes bi tedavi yöntemi söyledi.Elini tutabildiğin kadar sıcak suda beklet diyen mi olmadı, soğan haşlayıp sar diyen mi, orta şekerli türk kahvesinin içine sok parmağını haşlanınca çıkar diyen mi.Adı dolama olan bi rahatsızlık için tabiî ki doktora gitmeyecektim, alternatif tıp diye bişiy vardı , halk arasındaki ismiyle kocakarı yöntemleri.Söylenenlerden en popüler yöntemleri uyguladım tabi, sıcak su dediler ya o saatten sonra elimi sıcak sudan soğuk suya sokmadım, büzüşene kadar haşladım, kahve yaptım hususi parmağım için lan.Dolana dolana bir hal olan parmağı artık en son çare! doktora götürdüm.Adam bana ısrarla bu parmak nasıl bu hale geldi dediyse de hiç açık etmedim, safa yatıp ‘valla doktor bey bi uyandım parmağım böyleydi hemen koştum size geldim’ dedim. Sıcak ve su, dolamanın 2 düşmanıdır diyince ne diyebilirdim ki!. Doktor bey 1 sayfa dolusu ilaç yazdı reçeteye, antibiyotiğinden, merhemine kadar.
Dün de sinüzitim hortlayınca erken teşhis önemli düsturuyla koştum doktora.Baktım bu doktorda başladı katip gibi ilaç yazmaya,durun bir dakika diye atıldım.Çantamdan küçük bir poşet çıkarttım, hah işte şimdi tam annem gibi olmuştum , çantamdaki küçük poşetten birbir çıkartarak ilaçlarımı deli kızın çeyizi gibi dizdim masaya.Şu an bunları kullanıyorum ben diye.Doktor hah bravo zaten antibiyotik içiyormuşsunuz, e ağrıkesiciniz de varmış, size alerji ilacı yazayım demesiyle aerius kullanıyorum zaten diye atlamam bir oldu,allahım tam bir inek hastaydım ben.Başını sallayarak tebessüm etti doktor bey,herkese böyle bir hasta nasip etmeliydi yüce rabbim.O zaman ben size bir öksürük şurubu yazayım dedi.Evet ihtiyacım olan tam da buydu, dolama için uygulanan tedaviye şurup eklenince sinüzüte iyi geliyordu demek ki, yıllarca tıp okumanın ne gereği vardı ki?tüm bu ilaçlara birde bepanten eklesem kalp kırıklıklarını da tedavi edebilirdim aynı anda! Zekiydim ve de nazik, harika dedim doktora , sakız kokulu ve mümkünse iki dolu ölçekle içebileceğim türden olsun lütfen dedim. Kaşığı yıkamak yerine iyice yalayıp şurup kutusuna koymayalı ne kadar çok zaman olmuştu.
Antikayım ben diyorum da kimse sallamıyo beni.Bi kere hastalıklarımdan belli .Reflü olabilirdim mesela !yada domuz gribi , panikatak yada ne bilim.Önce zona,şimdi dolama ve çocukluğun vazgeçilmez hastalığı sinüzit.Veba falan da olsam zirveye çıkacağım çağdışı hastalıklar konusunda.
Bilgisayar başındaydım saatlerce, ebay piyasasının nabzını tuttuk Sinemle , Japon tarzı çantalarda mı kalmalıydık yoksa Kore menşeeli ürünlere mi yönelmeliydik.Açık arttırmada aynı ürünlere teklif vererek gereksiz fiyat artışına neden olunabileceğini acı bir tecrübe ile öğrenmiştik. 30 dolara alınabilecek bir çantaya 90 dolar ödemişti Sinem.Açık arttırmada bi orospu yüzünden gözü dönmüş ne kadar arttırdığını bile fark etmemişti.Yuh lan bakayım çantaya diyince o orospunun ben olduğumu anlayıp! baya gülmüştük.Neyse yabancıya gitmedi diye teselli etmiştik kendimizi, kadındık ve her zaman alternatif bir bakış açımız vardı.
Saat oldu 20.30, hala kayda değer birşey yok ortada.Hmmm bu sesss Behlül’ün sesi mi acaba?Yoksa Ednan Bey öğrendi mi Behlül’ün Bitter’i hayal ederek yastığı ziktiğini?Off içimdeki ses sanata,kültüre aç bu kadını doyurmam gerektiğini söylüyo, östrojen kimliğim ise , kızlar Kıvanç’ın bu bölümdeki boxerının rengini sorduklarında vereceği cevabı olmayacağını, mahcup bir ifadeyle başını eğmenin ne denli utanç verici olacağını söylüyor.İnsan ne için yaşar sorarım size?Gurur diyecek bir çoğunuz , hayır efenim.Kıvanç Tatlıtuğ gibi bir adamla sevişme hayaliyle diyeceğim biz kadınlar için.Gidip Kıvanç’ın göründüğü her kareyi piksel piksel içime çekmeliyim.O vakit Buona Sera cümleten.
5 Ocak 2010 Salı
Acımadı ki!
Ağzına sıçtığım egomla barışmanın yollarını düşünmekteyim şu an, sırtını dönmüş öylece dururken karşımda ,ona attığım her adımdan yaprak gibi titremekte sabi.Onu o kadar alıştırdımki sevgi hanesine düşen şeyleri hep başkalarından beklemesine, ondandır yetimhaneye gelen ilk ana babaya kendini göstermek istercesine çabalayan yılışık sezercik halleri.Ondandır dayaktan morarttığım etini ellere öptürüp,üfletmesi.Ve yine ondandır gözünün içine bakan ilk insana kayıtsız şartsız güvenmesi.
Sen bari yapmasaydın be ibnerator, dün gece seni uğurlarken içi dağlanan bu arıza,sorunlu,sabırsız,dengesiz karıya.Bekleseydin bikaç gün yalandan, belki o arada bir yolunu bulup gönlünü alabilirdi egosunun.Kalleşçe sırtından vurmak değil midir olum bu?
Yada ne biliyim öğlen aradığımda kapat canım ben seni sonra arayım, bu aralar çok yoğunum bi 5 sene de müsait olamayacağım deseydin.Ben dakika ve saniyeleri hesaplamaya çalışırken sen iş tutmaya devam etseydin ferah ferah.Ya da Nuri Bilge Ceylan’ın sinemadan soğutan filmleri gibi dakikalarca orda öylece, burnunda tatak var demek istermişçesine baksak baksaktı, ve sen bişey demeden çekip gitseydin ve ben de senin arkandan bakıp içimi çekip, bunun götü de büyükmüş laa deseydim
Şimdi seni arayıp belki uyandıracağım, zira ben burada acıların kadını bergen ruh halinde dumanlanırken senin oralarda horul horul uyumana inan içim el vermedi.Oku ve uykun kaçsın olur mu? Ve sen bu satırları okurken şu an, ben elimi gırtlağımdan göğsüme kadar sıvazlayıp 'oh canıma değsin' diyebileyim.
Aradım 2 kez açmadın,kesin uyumuştur diye olayı iyice acınacak hale getirmenin manası yok.Neyse artık geç olmuş oyunun da sonuna geldik zaten. Benden aldığın ne varsa sende kalsın diyeceğimi sanıyosan yanılıyosun bebeyim, alayı o koca götüne girsin. Oyunun sonunu ben getiremesem çirkefliğe vuruyorum sankim.Şaşırdım mı? Yooo. Tövbe mi? Acımadı ki …
4 Ocak 2010 Pazartesi
Korkuyorum lan bu yeni gelen yıldan
İyiydim ben ya 2 gün öncesine kadar.Huzurluydum da.Yarım kavanoz nutellaya, yarım paket sigaraya rağmen bok gibiyim, onca nutelladan sonra alacağım kiloları düşündükçe iyice sinirlerim bozuluyo, bide kronikleşen astımımı .Dur ya belki Allah Baba dedi ki: ‘Yavrum, şu zamana kadar iyi kötü dürüst olmaya çalıştın, millete pek olmasa da en azından bana.Ben seni daha cezalandırmadan sen baya bi çektirdin kendi kendine, çocukluktan kalma alışkanlığın paylaşım söz konusuysa daha azını hep kendin aldın tırstığından belki de benden, ara ara sahip olduğun şeylerin envanterini çıkarıp şükrettin, yiğenlerini çok sevdin onların canı yansa oturdun ağladın onlardan daha çok.Eşşek kadar oldun şaka maka, yaşıtların bebe belik heyecanı yaşarken sen yeni aldığın dvdlerin, keşfettiğin yeni bi şarkının sevincini koydun ona eşdeğer.Acıdım lan bende sana, hani hep derler ya Allah acımaz, keser cezanı, gözü üstündedir hep, müdür muavini Numan gibi gözünü devire devire izler her yaptığını, belki bende sıkıldım bu imajdan, yeni bir kurumsal kimlik istediğimden belkide.Bu yıl içinde çekmen gereken acı, ızdırap hanesini konsantre hale getirip zerk ettim son 24 saatine.Çekte bitsin yavrum bi an önce, direnme boşuna.Ağla istersen, içine atma , kendini sıkma, pek ağlayasında yok gerçi.Dışarı çık diyeceğim ama hava berbat bide böyle zamanlarda sana iyi gelmez insan içine karışmak bilirim’. Ya sahiden böyle dediyse Allah baba. O der ya bilirim, ara ara severde beni, iyi şeyler serper bazen böyle canım çıkacakmış gibi sıkılmışken.Noolur ya tüm bunlar bir ödül, mükafat olsun.
Ya aksiyse lan? ‘Sen daha durrrr bunlar neki, bende daha ne numaralar var dünya yüzüne çıkmamış.Çek mına kodum, özel mi sandın lan bide kendini ezik?Polyanna gibi yalaklanarak gazabımdan mı yırtmaya çalışıyosun inek beyinli’ diyosa ya? ‘Kızımmm senden büyük Allah var lan, dur seni bi tepetaklak ediyim de haddini bil lan, öyle mistik yaklaşımlar, entelektüel tanrı içimizde geyikleri falan, burnundan fitil fitil getireyim de gör ananınkini.Çek lan sürün mına koduğum, o büyüktür, yaptıklarına sual edilmez de çabuk! Çok başı boş kaldın sen, tırsta biraz yola gel öyle deli bozuk gibi savrulup duruyodun.Otorite boşluğundan oluyo hep bunlar.Öğrenemedin mi hala kibir en büyük günahtır?Ne o öyle olum bunların alayı mal lan diyalogları?Peki ya açgözlülüğün?Yok ya bundan bi bok olmaz, sadece kibar olması yetmez, hem nazik, hem babacan, hem ağır abi, hem sanatsever, hem gurme, hem bonkör, hem eğitimli falan gibi isteklerini duymadım sanma.Tembelliğine ne demeli? Yattığın yatağı toplamaktan acizsin, oturup bide utanmadan hayalleniyosun gökten zembille mutluluğun sırrı inse diye.Sendeki öfke yüzünden bile en az 10 yıl yersin lan benden.Gözün dönüyo, ağzın senden bağımsız hale geliyo lan öfkelendiğinde, çok insanı uzaklaştırdın bu bok kokan lafların yüzünden.Ben değil sen kendin yaptın bunları.Sendeki kıskançlığı ben bi Nihat Doğanda gördüm bide dombul Serrada.O ne öyle olur olmaz ortamlarda , lan bunlarda karıysa ben de shemale’im, buda bu herifi evlenmeye ikna ettiyse ben artık öleyim, şu mal bile koluna takıp geziyo ya ilik gibi bebeleri ben daha oturup bokumla oynayım tarzı ucuz ucuz laflar.Bide olur olmaz hırs takıntıları! İşine gücüne hırslansan belki bi halta yarayacak ama yok, ben yaptım oldu dedirtmek için türlü dolambaçlı yollarla olaylara yaklaşımlar, sıradanlaşmamalıyım diyip aynı sonuç için götü yırtarcasına alengirli yöntemler, taktikler düşünmeler.Nooluyo peki sonunda?Sıradan dediğin insanların ulaştığı noktaya ulaşabilmek için, katbekat enerji, para, zaman ve insan harcıyosun.
Yok yok seni boşlamaya gelmiyo, ben serbest bıraktıkça sen amı götü dağıtıyosun iyice.Hele ki sevgili adına yaptığın seçimlere girmek bile istemiyorum.Arızalar,sorunlular,evliler yada evlenmek üzere olanlar seni bulmuyo, sen gidip yapışıyosun onlara.Bide dünyanı karartıyosun şeyinin sevdası yüzünden.Valla kızım sıçtım ağzına’ diyosa ya Allah?İşte o zaman tuttuğumun resmidir lan.
Valla harbiden korkuyorum bu yeni gelen yıldan, önceden bi kestirirdim öngörüm falan olurdu, şimdi ne olacağından habersiz melül melül oturdum sigara içiyorum.Dışarı çıkmaya korkuyorum lan, yıkım başladıysa ya diye.Çıkıp çocuğumu keserim lan diyebilcek bi koz da yokki mına koyum elimde.Peki ya benzin döksem üzerime?
31 ise kaderim, bi gayretle çekerim
Bi gün bi uyanıyosun 30 olmuşsun, gerçekten klişe falan gelirdi bana da ama aynen öyle oluyo.Seni sankim dondurmuşlar 30'unda da çözülmen için sebzeliğin üzerine koymuşlar gibi hissediyosun. Hıyar gibi ya işte.Önce bi için çekiliyo gibi sonra ağlamaktan uyuşur ya beyin, işte öyle seme bi hal alıyosun.Esas 31de panikliyosun, adından mıdır nedir anlamadım, hızlı hızlı hareket edesin geliyo , zaman az sonra seni el izabethle basacakmış gibi, acele acele yaşıyosun her şeyi, konsantre olabilmek adına arada bir ‘ahh evet evettt geliyorum , beni de alın aranıza bende karışayım sizinle yaşama’ desen de olmuyo.31 biterken sende de yaşadığın ve yaşayamadığın her şey için bir pişmanlık hasıl oluyo.Gelecek bilinmeyen anlamına geldiği için , tanıdığın bildiğin geçmişe dönüyorsun yüzünü. Geçmiş misyonunu tamamlasa da (ki bunu sen de bilsen de) gelecek gerçekten korkutuyo insanı ve sen o eski cesur kız olmadığını görüyosun.
Amann bu ne ya kas kas hayat mı geçer, carpediem hadi şekerim lafları parantez içi anlamıyla tiksindiriyo mideni, zira carpediem artık onenightstandin Rutkay Aziz hali gibi görünüyo gözüne(töbe bismillah evlerden ırak). Birde bakmışsın senin gibi insanlarla anlaşabiliyosun ancak.İlk fırsatta satışa geleceğini yada satacağını bilsen de yalnızlık en önemli harcı oluyor dostluğun. İlk ihanetle çözülüş başlıyor, ‘ya bence çok saçma etrafta o kadar çok evli ve mutsuz insan var ki , şart mı yani evlenmek, evlenmeyince özürlümü oluyoruz yani şimdi biz’ tarzı Zeynavari sözler sarfetsen de içindeki Elmayra’nın gelinlik giyme arzusunu frenlemen güngün daha da zorlaşıyo.
Çözülüşün ardından bir bakmışsın, sen ve içindeki Elmayra kalmışsınız çük gibi öylece.Yav acaba bende ne gibi bir sorun var diye gitmediğin gastritçi, kbbci, dermatolog kalmıyo.Dermatoloğun bir tanesi teşhisi koyuyor valla, psikolojik bu, stresten uzak durun geçer diye de tedaviyi yazıyor.Piskolojinin bozuk olduğu doktor tarafından tescillediği için bi parça rahatlasan da tedavi kısmı zayıf kalıyo.
Evire çevire nası getirceğimi bilemediğim sebebi yazımın ana fikri şudur efendim, tedavimi uygulayabilmem için, benim yalnız ve güzel ve dayak arsızı Elmayramı bir parça rahat ettirebilmek adına dertleşmem gerekiyo . Gerçek yaşamda sansürlediğim ama içimde patlayan ne varsa yazasım geliyo şu duvarlara.Şu köşeye de bir fiskos masası koyasım geliyo üzeri fuşya dantel işlemeli.Benim bile tahammül edemediğim şeyleri nasıl okuyup yorumlarsınız bilemiyorum ama , ben bunları yazmasam eğer içimdeki Zeyna Elmayra’mı satacak köle pazarında, hemde yok pahasına.