18 Mayıs 2010 Salı

Teknik destek hattı


Erkeklerle ilgili yazmayım diye kendi kendime öğütlerde bulunsam da, başaramıyorum sayın okur-yazar. Adımın erkek düşmanı ve hatta feministe çıkacağından endişeliyim zira. Ben ki felsefe olarak savaşma sevişi benimsemişim, böyle bişey mümkün olabilir mi allasen?
Gelelim sadete. Son dönemde sıkça karşılaştığım bir erkek modelinden bahsedeceğim sizlere. Bu modele ‘ gönlümü klonladım boydan boya , bir tanesini de vereyim sana  kiraya’ ismini uygun gördüm. Her birinizin bilinçli birer tüketici olduğunu bildiğimden ötürü, modelin teknik detaylarını soru cevap şeklinde açıklayacağım.

Bu modeller nerden bulunur?
Efenim bu modellerle genelde arkadaş ortamı diye tabir edilen, sosyal aktivitece gelişkin insanlar aracılığıyla tanışırsınız. Ortamdaki en neşeli, en şakacı çocuklardır bunlar. Gözleri çakmak çakmak, ateş gibi delikanlılardır her biri. Siz fark etmeseniz de, onlar bir şekilde sizin gözünüze girmeyi başarır.

Peki kullanım alanları nelerdir?
Bu erkişiler her muhabbete gelir, her ortama girer. O kadar çok ortak nokta bulabilirsiniz ki, uzun zamandır aradığınız modelin o olduğunu düşünürsünüz. Sevdiğiniz filmlerden sahne alıntıları yaptığında, ergen kızlar gibi kontrolsüz kişnemeniz içten bile değildir. Hele ki bunların birde yemek yapabilen üst sürümü vardır ki, anlattığı ıspanaklı börek   tarifiyle orgazmın zirvesine çıkmak an meselesidir. Hepsinin ortak bir noktası da, iyi birer masör olmalarıdır. Tutulan omzunuza, ‘dur ben şu dallarını bir ovayım’ şeklindeki davranış biçimi , tapılası erkek mertebesini zorlayacak kudrettedir.

Ürünümle (erkeğim diyebiliriz) aramda duygusal bağ kurdum, ne olacak?
Bir kere duygusal bağ kurmamanız öküzlüktür. O derece sevecen ve içtendir ki, bir süre sonra hem neşe kaynağınız hem de başınızı yaslayacağınız bir omuz olur. Siz başınızı ona yasladığınızda, tatlı tatlı saç okşama da hizmet dahilindedir. Anıra anıra gülmelerin akabinde bir anda edilen iltifatlarla, yayılan ağzınızı toplayıp dudak büzme pozisyonuna geçmeniz salise sürmez. Müsterih olun!

Modelimden çok memnunum, onu hiçbirşeye değişmem!
Dersiniz bir süre sonra ancak onun cephesinde durum farklıdır.

Farklı olan durumun açılımı nedir?
Bi kere bu ürünün genel hitabet tarzı, güzelim, canım, hayatımdır. Size de bu kelamları ettiği için her şey güllük gülistanlıktır. Ancak gelen bir çağrı akabinde bulunduğu yeri ve yanındaki kişiyi başarıyla geçiştirdiğini gördüğünüzde, o soruyu sormanız içten bile değildir. Ne o sevgilinle mi konuştun? ( yavşak yavşak sırıtarak tabi). Alacağınız cevap evettir. Ürününüz  en iyi ihtimalle 2., Allah etmeye 3. -4.-5. eldir.

Eyvah şimdi sıçtım, ne yapmalıyım?
O saatten sonra yapılabilecek yegane davranış şekli erkişinin söylediği her şeye memenizin arasına örümcek girmiş heyecanında ve çılgınlığında kahkaha atmaktır. Surat sallama, ‘ama daha dün bi öpim diye yavşıyodun pezevenk’ serzenişleri sizi küçük düşürür.

2. el bir ürüne sıfır muamelesi yapmak caiz midir?
Tabi ki değildir. Ancak her zaman ki davranış şeklinizi bir anda değiştirmeniz dikkat çeker. Akabinde erkişinin ‘Pınar noolduuu’ tarzı yavşak soru cümlesini cevaplamanız gerekebilir. Velev ki cevapladınız, yine akabinde alacağınız ‘ama ben seni umutlandıracak herhangi bir davranışta bulunduğumu düşünümüyorum’ tarzı götveren cevabına da  hazırlıklı olmanız gerekir. 

Aman aman ağzım yandı, ben şimdi ne yapayım?
Aramalarınızı azaltın, ancak o aradığında da neşe yumağı şeklinde konuşmaya devam edin. Sosyal aktivite davetlerini daha evvelden kurguladığınız bahanelerle bir başka zamana erteleyin. Olur da özleyip göresiniz gelirse görüşmeyi asla ev ortamında gerçekleştirmeyin. Medeni hali rahatça afişe edilen erkişi, oda sıcaklığında eriyik hale geçer. Gözlerini kısarak ‘ bir tatlı huzur almaya geldim apış arandan’ duygusallığına girer ki evlerden ırak. Ha eğer ‘ ateş düştü şalvara’ diyosanız ben sizin kafanızı zikiyim. Ve ayrıca tebrik ediyim. Ürününüzün götünü fezaya yollayan bi dolu kadının arasında götün götün yer açtığınız için!

Not: Foto ekleme uygulamasına geçtim, bi türlü yerini beğenemedim ondan gir çık yaptım kumanda panelinize:)







9 Mayıs 2010 Pazar

I just made love!

Heyecanlandınız mı? Bol östrojenli, genital organların havada uçuştuğu, noktasından virgülüne feriştah kokan bir post bekliyorsunuz dimi? Daha çok beklersiniz. Bi kere aile terbiyem izin vermez. Yaptığını anlatma, bırak başkaları seni övsün düsturuyla büyütüldüm ben sayın okuryazar. Bir diğer neden ise can çeker, bi yerler şişer, bunun vebaliyle yaşayamam. Ama gel gelelim elin oğlu yaptığı her şeyi afişe etmeye meraklı olduğundan mütevellit, zigdiğini dünyalara duyurmanın yolunu aramış ve de bulmuş.
www.ijustmadelove.com adresine tıkladığınız zaman, sokak sokak-ev ev kimlerin birbirine dıhladığını görebiliyorsunuz. Bu siteyi kullanan zigişken arkadaşlar eylemin hemen ardından nerde, hangi pozisyonda, kaç kez dıhladıklarını harita üzerinde gösterebiliyorlar. İsteyen gerçekleştirilen eylem hakkında  değerlendirme de yapabiliyor. Misal:  Odtü kampus alanı içerisinde az evel iş tutmuş hetero (ipne ve lez seçeneği de var) bir eleman şöyle demiş.
bu yanımızda ki manyaklar yüzünden bekçiler bizide bastı ama olsun sorun değil yaşasın adrenalin yaşasın SEX.. FORZA ORGASM !!!!! HAHA bir daha ki sefere bekçileride aksiyona katacağız.
Yalanım varsa utanın diye aha da link size  http://ijustmadelove.com/map/details/88382/
Sitenin sembolü de tokuş halindeki davşanlar. Çok manidar ve yaratıcı değil mi? Bununla da kalmıyor, şehir ve bölge olarak genel istatistikleri de görebiliyorsunuz. Gurur kaynağım Ankara’m bugün 2214 zigişme ile davşan şehir mertebesine erişmiş(Hakan’ın askerden döndüğü nası belli oluyo ama). İstanbul da her ne kadar davşanlık mertebesinde olsa da, o kadar nüfusa 2768 zigişme hayalkırıklığı yarattı bende.
Evet bu sitenin varlığından haberdar olduğunuza göre, artık daha temkinli davranmalısınız. Aktivite sonrasında doğruca bilgisayar başına seğirten partnerinizin, ‘yarınki hava durumunu öğrenmem lazım’ yada ‘çok acil bir mail bekliyorum şirketin Amerika ofisinden’ söylemlerine şüpheyle yaklaşmalısınız. Siz beyaz çarşaflara sarınıp, ‘ Osmanla ten uyumumuz mikemmel, ondan çocuum olsun istiyorum’ hayalleri kurarken, elin adamı bilgisayar başında çatır çatır cümle aleme ‘ ben bir garı zigtim’ duyurusunda bulunuyo olabilir. Akıllı olun!  
Hele ki aktivite sizin evinizde gerçekleştiyse ultra dikkatli olun. Partnerinizin ‘bi tanem buranın tam adresini veriver de mekdanılsdan big mac söyliim ikimize’ isteğinden şiddetle kaçının. Siz mal gibi ‘anam adresi aldığına göre yarın bi gün çiçek de yollar bu bana’ fantezinizi, ‘ben bi garı zigtim hemde 5 posta’ duyurusuyla lekelettirmeyin.
Hadi şimdi herkes evvela manitasının evine, sonra da kendi evinin üzerine gidip bi baksın. Ben bizim apartmanın geriatrik nüfus ortalamasından dolayı doğruca caddeye baktım. Çok namuslu bi muhitte oturduğuma karar verdim. Ama 2 alt sokakta birisi bi ipnelik yapmış. Bi de yorum yazmış, ‘ kendi cinsimle ilk deneyimimdi ama korktuğum gibi olmadı. Sertti ama mükemmeldi de’ . 
Her  sabah metroya yürürken karşılaştığım, yaz-kış beyaz daracık pantül giyen bi oğlan vardı. Bu kesin odur ha!

4 Mayıs 2010 Salı

31'in cenabetliğinden kurtuldum!

Bi doğum günü yazısı yazasım var. 32 yıl önce bir bahar gecesi doğmaya karar vermişimle başlayan, doğduğumda öyle güzelmişim ki yan odalardaki lohusalar beni görmek için bildiğin emekli kuyruğu oluşturmuşlarla devam eden. Ama kıyamadım lan size.

Sonra dedim ki, insan yaptıklarıyla değil de yapamadıklarıyla yaşlanıyomuş madem, ben de bi liste yapayım.  3. maddeden sonra içim kalktı , küçük Ceylan’ın yaşayamadığı  çocukluğu gibi oldu resmen.

E o zaman yeni yaşla beraber bi takım kararlar alayım ve bu minvalde bişiyler yazayım dedim. Sonra hangi kararı ölümüne uyguladığımı düşündüm. Sonuç itibariyle kaygan akıl, kaçak gönül bi insandım. Ondan da vazgeçtim.

Hasılı ne geçmişi anlatmak ne de geleceği paylaşmak içime sindi. Benim işim bugünleydi neticede. 30’lu yaşların telaffuzunda bile zorlanan bu bünyeyi mutlu eden bi yazı buldum. Sadece benim için diil, 30'lu yaşlarındaki ve 30 mu? ay bana çok uzak diyenler için paylaşmak istedim bu yazıyı. Sıkıcı ve bayık diil gerçekten bi okuyun lan. O zaman beni daha çok seveceksiniz eminim!


Otuz iyidir; çünkü...

Çünkü, yirmiler bitmiştir. Ne yapacağnı bilememenin, rüzgarlara kapılıp kendini tanımadığın kıyılarda bulmanın, o kıyılardan tekrar kendine dönmeye çalışmanın yaşları yirmiler, nihayete ermiştir.
Başka başka adamların ve kadınların peşinden kendinden epey uzaklara gidip, sonra o tanımadığın yerlerden kendine dönmeye çalışmadın mı?
* * *
Çünkü, artık çocuk değilsin. Çocuk kalmak üzerine yapılan edebiyatları koy bir kenara, hepsi saçmadır aslında. Büyümek iyidir. Çocuklar insana yakışmayacak kadar acımasız olabilirler. Çocuklar insanlara hak etmedikleri merhametleri gösterebilirler. Çocuklukla ilgili bir tek "şaşırmak yeteneğini" alabilirsin yanına. Almalısın, becerebilirsen mutlaka!
Çocuk sanıp seni aslında hiç de çocukça olmayan cümlelerini gürültüye getirmediler mi? Şimdi sen de "büyüklerin" arasındasın, sözlerinle onların ağırlığındasn.
* * *
Çünkü gövdenin bir rahiyası var artık; yaşadıklarından dolayıır ağır birikmiş. Uçuşamayacak kadar ağırsın şimdi. Kendini kaldırıp oradan oraya koymak istediğinde bunu nasıl yapacağını öğrenmiş olduğun için hafif.
Çakılıp kaldığın zamanlarda nereye, nasıl gidileceğini, varılacağını bilmediğin için donup kalmadın mı kendinin karanlıklarında? Şimdi sen kedine alışıksın. Dibe vuran hallerine, sonra nasıl çıktığına alışıksın. Şimdi artık sen kendinin düşmüş ve kalkmış hallerine tanıksın.
* * *
Ömrün en güzel yerindesin. Gençliğin tatlılığıyla ihtiyarlamanın bilgeliği arasındaki en tepedeki noktada duruyorsun. İster yine uçuşur ister beğendiğin yerde durursun.
Şimdi sen büyük yolculuklara hiç korkmadan çıkabilirsin. Şimdi sen tam kendine göresin.
* * *
Artık başkalarının senin hakkında düşündükleri de önemli değil. Sen artık bir kayalıksın, hayat eteklerine dalga dalga vuruyor. Sözler, kötülükler, su kabarcıkları gibi sönüveriyor. Sen yine orada duruyorsun. Rüzgar uğulduyor tepelerinde; sanki gülüyorsun.
Tin tin tini mini hanım gibisin. Peşinde bir rüzgarla yürüyorsun sanki. Sen yürüdükçe rüzgar estiriyorsun. Böyle hissetmek iyi geliyor ya da. Ama kendini sevme işini abartmayacak kadar da kendini biliyorsun. Efendisin, iyisin. Canın fena sıkılsa da ara sıra artık kendini tedavi etmeyi biliyorsun.
* * *
Otuz iyidir. Çünkü sen otuzsun. Bu kadar. Kendinin tadına bakıyorsun. Dünyaya gelmiş ve yürümekte olan birisin. Bir gün gideceksin. Sen bu halin tadına bakıyorsun, bu gövdenin içinde olmayı, böyle bir beyin ve böyle bir kalp taşıyor olmayı elinden geldiğince deniyorsun. Şimdi sen artık abartmıyorsun. Abartmadığın için zaman daha az sürtünüyor sana. Sen artık daha ziyade tıngır mıngır cümleleri seviyorsun. Tıngr mıngır... Tıngır mıngır... Ellerini başının arkasına koyup, ayaklarını şöylemesine uzatıp dünyanın hallerine bakıyorsun. Dünya da senin hallerine... Otuz iyidir. Çünkü sen şimdi otuzsun!

Ece TEMELKURAN