Hastayım. An itibari ile evde yatak döşek yatıyorum. Midem ve bağırsaklarım gece boyu isyandaydı. Bunlar yetmezmiş gibi aniden fırlayan ateş ve beraberinde vücuttan boşanan soğuk terler sayesinde gözlerimin önü karardı. Tuvalette bayılıp yığılmama az kalmıştı ki annem yardımıma yetişti. Tuttuğu gibi kaldırıp yüzümü yıkadı buz gibi suyla. Zehirlenmiş olabileceğimi ve zaman kaybetmeden bi an evvel kusmam gerektiğini söyledi. Çocukluğumda fazlaca aburcubur yediğim yada soğuk betona oturduğum zamanlarda öğrenmiştim rahatça kusmayı. Sonrasında hastaneye gittik işte. Hastanelerin acil servislerinden nefret ediyorum özellikle de geceleyin. Garip garip bi dolu insan oluyo.
Her iki yanından ne idüğü belirsiz hırtolarca kollarına girilip, adeta sürüklenerek getirilen bi kız gördüm. 20'lerindeydi henüz. Alkol komasındaydı ve bilinci tamamen kapalıydı. Yanındaki hırtolar öleceğinden korkup getirmişlerdi belli ki. Herkes o kadar ilgisiz ve duyarsızdı ki kıza. Bi sedye geldi. Hastabakıcılar kızın yanındaki serserilere dönüp, 'koyun şunu şuraya' dediler tiksinerek. Kız altına yapmıştı ve saçları kusmuk içindeydi. Rezaletti ya, kızı karga tulumba sedyeye attılar. Öğürük midem manzarayla beraber tekrar taarruza geçti.
Allahtan beni içeri aldılar yoksa mideyi oracıkta bırakacaktım. Teşhis: gıda zehirlenmesi. Yediğim her şeyden olabilirmiş, yada gece yatmadan evel içtiğim ağrıkesiciden. Kustuğumu öğrenince doktorun yüzündeki rahatlama ifadesini görecektiniz. E haklıydı da, gece gece kim uğraşacaktı şimdi mide yıkamakla. 2 şişe serum verdikten sonra bol bol sıvı tüket tembihiyle eve yolladılar.
Saatler geçmiş olmasına rağmen ağrılarım, sancılarım ve bulantılarım bi türlü azalmadı. Midem bulanacak korkusuyla su dahi içemiyorum.
Çocukken hastalanmaktan korktuğumu hiç hatırlamıyorum hatta sevinirdim bile. Çünkü hastalanmak: okula gitmemek, annemle daha çok zaman geçirmek, çizgi film izlemek ve istediğim her şeyi yaptırmak demekti. Ama böyle kazık kadar olunca hastalıklar korkutuyo artık insanı. Ya ülsersem, ya kansersem, ya tümor varsa, ya 2 aylık ömrüm kaldıysa?... Hastalandığım anda moralmen çöküyorum. Bide hasta ve yalnızsan çok koyuyo bee.
Annem sabah erkenden çıkmak zorunda kaldı. Bi yandan ağlıyorum, bi yandan gitgide inen tansyonumu ölçüyorum, bi yandan da bişiyler içmeye çalışıyorum. Kendine bakmaktan aciz küçük çocuklar gibiyim şu an. Ya annem ölürse ben ne bok yerim diye düşünüp, daha da çok ağlıyorum.
Bikaç güne kadar biraz daha yaşlanıyor olmanın verdiği huysuzluktan mıdır nedir bilmiyorum ama bugün ota boka ağlayacak durumdayım. Yapılabilecek tek şey var, su içmek...