8 Mart 2011 Salı

Aklımı aldılar!

Bilog kendimi bok gibi hissediyorum. Fındık kadar aklım vardı onu da böldüm dağıttım 3 parçaya. Birisi eski nişanlımda, birisi daha size bahsetmediğim Libya Fatihi bi elemanda, kalanla da ben idare ediyorum işte; işemek, yemek yemek, karşıdan karşıya geçmek gibi eylemler için.

En son 4 yıl önce gördüğüm al yanaklı çıtır eleman gitmiş 30’larında, karizmatik, afrodizyak hissi uyandıran bir eleman olarak dönmüştü Libya’dan Libya Fatihim. Aceleye gelen bir nick oldu kabul ediyorum.  Bu elemanla garip bir ilişkimiz var. Sadece ten uyumu  diye geçiştirmek istemiyorum durumu, çünkü baya baya muhabbetimiz de vardır kendisiyle. Lakin bu elemanın her dokunuşu Bertolucci filmlerindeymişim gibi hissettiriyor bana. Yanında dokunmatik oluyorum resmen, dudak yetmezliği yaşıyorum ben daha ne diyim. O da hoşlanıyor benden biliyorum lakin onun hisleri sadece bu boyutta. Benimse kafamı çoktan allak bullak etti farkında değil. Konuşabildiğiniz, senkronize gülebildiğiniz ve üzerine teninin kokusuyla dahi içinizin titrediği bir insanla sevgili olabilmeyi düşünmek ayıp mı?  Bana böyle hissettiriyor işte. Dolayısıyla sınırlarını onun belirlediği bir alan içerisinde duruyorum öylece.

Aklımın diğer bölümünü işgal eden zat-ı muhterem ise eski nişanlım. ‘Y.raama görüşürüm’ lafımı itinayla yutup bu haftasonu görüştüm kendisiyle. Aradan yıllar geçmiş değişmişiz tabi ikimiz de. O bir de üzerine başarısız bir evlilik ve 3 yaşında bir kız çocuğu eklemiş. Ara ara o eski zamanlardaki hallerimizin kırıntısını gördüm allah için. Yine de o yabancılığı atamadık geçirdiğimiz 2 tam günde. Göğsüne kafamı yaslayıp kalbinin ritmiyle daldığım uykuların huzurunu aradım ama güpgüp sesiydi duyduğum, UYUYAMADIM! Ama üşüyen ellerimi eskisi gibi avuçlarının içine alıp nefesiyle ısıttığını gördüm ya, MUTLU OLDUM! 2 saat boyunca sırtındaki doğum lekesini alakalı alakasız şeylere benzetip güldüğümüz ve üstüne öpe koklaya sevdiğim zamanları aradım durdum, ama kapkara bir doğum lekesinden başka birşey GÖREMEDİM! 

Onu uğurlarken bir daha göremeyeceğimden adım gibi emindim. Beraber adalara yapacağımız motorlu seyahatimiz, limonlu bahçedeki kahvaltımız, her gün başka bir sahil şeridinde uyanma planlarımız trene bindiği andan itibaren yalan olmuştu zaten, biliyordum. Dün ise uzun zamandır hiç olmadığımız kadar açık konuştuk birbirimizle.

'Hayatım boka sarmış durumda, ne istiyorum ne yapacağım hiç bir fikrim yok. Kendim için birşeyler yapmak istedim ve bunun için Ankara’ya geldim seni görmeye. Eskisi gibi hissettim yine içim kıpır kıpır oldu seninleyken, fakat bir o kadar da pişman oldum. Çünkü kızımı özledim. Üzgünüm ama ben artık hayatımı kızıma adayacağım. Seni üzmek istemiyorum. Fakat ayrı şehirler, yine aynı uğraşlar fazla gelecek bana. Zamanını almak istemem' dedi.

İt gibi biliyordum 1 sene sonra 2. evlililiğinin haberini alacağımdan. Ve adım gibi de biliyordum kendisinden yaşça küçük ama oral konusunda yeteneği büyük bir hatun kişiyle evleneceğinden. 'Anlıyorum' dedim. 'Haklısın' dedim, bir de mutluluklar diledim.

Tez zamanda tekrar toparlanacağım, hayatıma teğet geçen tüm erkeklerin yedi ceddine sövüp, rakı masamda hepsini meze yapacağım. Kadehimi de benim gibi tutunamamış tüm kadınlara kaldıracağım.