10 Ağustos 2010 Salı

Döndüm ama başım hala dönüyor


Seyahatlerin en sevmediğim tarafı döndüğümde bıraktığım şeyleri farklı bulmak yada bulamamak. Evdeki koltuğun yeri değişse bile korkunç bir hüzün kaplar içimi. Giderken herşeyi ama herşeyi dondurup gitmek isterim, bensiz dünya oralarda dönmemeli hatta.

Neyse ki tatil dönüşü herşey bıraktığım gibiydi. İşyerinde beslediğim su kaplumbağam E.T’nin , oda arkadaşım tarafından daha da büyütülen akvaryumu dışında.

Cilvenaz’la olanları biliyorsunuz. Onun üzerine herhangi bir gelişme olmadı. Ne o aradı, ne de ben. Benim aramam zaten abesmiş herkes öyle diyo. Peki neden içim ve vicdanım rahat değil o zaman? Belki o gece ona fazla yüklendiğimden, belki küfüre dönüşen konuşmada biraz sakin olup onu dinlemeye çalışmadığımdan, bilemiyorum... Yada en önemlisi o gece yanında gördüğüm eski kırığım dediğim elemanla sonraki gece beraber olduğumdan.

Al işte değecek adamlar mı ki bunlar? Bugün senle fingirdeyen adam yarın gözünün önünde başka bi hatunu götürebiliyor. Ki bana da aynısını yaptı bak. Ertesi gece gayet rahat, yüzüme bile bakmadan esmer hatunu aldı götürdü evine. Bu rutin değişmez, değiştiremezsin de. Ya kendini koruyacaksın bulaşmayacaksın, yada götün yiyosa onların düzenine uyacaksın. Miden alıyosa sen de ertesi gün onun gözünün önünde başkasıyla gideceksin. Ama sonrasında kendini berbat hissedip, tazzikli sularla yıkayasın gelse de ruhunu işte benim gibi böyle kuul kadını OYNAYACAKSIN. Amann ben istedim ve yaptım diyebileceksin. Demek isterdim Cilvenaz’a, ama olmadı.

Kaş’ta önemli bir gelişme oldu bu arada. Ablamın patronu bana iş teklif etti ordan. Daha doğrusu şöyle oldu; Kaş’a yerleşmek istediğimi bilen abla patronu, “burda yaşayabilmek için yapabileceğin işleri düşün, proje üret, fizibilite çalışmalarını yap ve bana sun. Ben finanse ederim, yeter ki inan” dedi. Al işte en büyük hayalim Kaş’ta yaşamaktı ama iş ciddileşince sevinemedim bile. Hazır mıyım buna? Tatille  orda yaşama fikri, o kadar farklı şeyler ki.

Şehirden alacağımı aldım artık gerisi sizin olsun diyebilecek ruha eriştim mi ki ben? Aşık olduğum deniz burnumun ucundayken ve ben ona dokunamazken ne denli mutlu olabilirim? Ki ben platonik aşklardan nefret ederim. Sinema izlemek için kalkıp teee Fethiye’ye gitme fikri etkileyici mi gerçekten? Koskoca şehirde bile kafa dengi insanların özlemiyle yanıp tutuşurken orda bulma ihtimalim nedir acaba? Onca eşe- dosta, aileye rağmen offf çok yalnızım diye dolanan ben, oralarda Cuma’sını bekleyen Robinson mu olur acaba?

Tüm bunları sıralarken aslında cevap da ortaya çıkıyor. Ama en büyük hayalimin gerçekleşmesi bu denli yakınken, benim insiyatifimle tuzla buz olması inan içimi acıtıyo be bilog.

Not: Foto, yaptığım yamaç paraşütü sırasında pilot tarafından çekilmiştir. Ahan da burası Kaş!






4 yorum:

The Brubaker dedi ki...

Gezelim görelim olmuşsun artık sen...E tabi tuzu da biberi de olacak... Takmayacaksın.))

serpil dedi ki...

bazı hayaller sırf kurmak için işte.. benim de uçasım kaçasım var :S

Nidaersin dedi ki...

Broavo santi yamaç paraşutü kullanıyorsun, valla büyük cesaret; Tehlikeli fekat çok zevkli spor olduğu söyleniyor.:)

Kuşbakışı manzara, Babadağa'da benzemiyor değil, desenize sahil sahile benzemezmi? Fazla kilolu soprcuların uçmasının bir sakınca yokmu?D:D
(ne)

sanitabant dedi ki...

gel de takma be brubakercım...

gece seni kim tutar, uç kaç işte:)

Babadağı çok tehlikeli Nida . Kaş bu konuda en emniyetli yer. Pilotlar da çok profesyoneller. Fazla kilolu insanlar da uçabiliyomuş, hatta 150 kg bi eleman vardı gayyette rahat uçtu, akrobasi bile yaptı.